Bu Blogda Ara

9 Ocak 2020 Perşembe

DAVAM İNSAN



                                                             
DAVAM İNSAN
İnsan müthiş! Duyguları daha müthiş… Bakıyor, anlıyor, idrak ediyor, sonra dalıp gidiyor.
Ama önce ‘insan insanın gönlüne muhtaçtır’ Buna canı gönülden inanıyorum. Çünkü doğum, yaşam ve ölümden ibaret bir dünyada hepsini yaşar, insan…
Ve yaşarken ‘’ Dünya ne hale geldi? ‘’ sorusunu uzun uzun düşünür, düşünür de gönülden dökülen sözleri kaybettiğimizden beri birbirimizi anlamaya değil, mağlup etmeye çalıştığının farkında değildir. Küçükken tek başına çok güçlü bulurdum, insanı. Lâkin büyüdükçe bir insanın bir sözle nasıl yıkıldığını gördükten sonra anladım ki her şey göründüğü gibi değilmiş, görmek istediğimiz gibiymiş.
Oysa tabiat ne müthiş!
Dünya ile insanlar arasında bir bağ varsa eğer gönül güzelliğidir. Çünkü umut en güzel orada başlar. Hem dünyaya, söyleyeceğimiz sözlerin varlığında nefsimize hatırlatacağımız ilkelerimiz de olmalı!
Bakınız, sadece hissederek; Havada kuş, dağlar ve bir o kadar görkemli, toprakta karınca, çiçek, börtü-böcek… Ay daha parlak. Güneş daha bir sıcak. Hele ki “bahardan” doğanın bağrı bağırıyor … Yürekler kıpır kıpır, sevimli bir telaş içinde kanat çırpıyor kuşlar. Ağaçlar fısıldaşıyor, tırtıllar ile. Gözlerinin içi gülüyor, çocukların bahçede oyunlara dalışı. Hiç şüphesiz, gönül alıcı insanlığa teşvik eden gerçekler var, gökyüzünde sözlerin uğultusuyla. Nasıl olur da görmeyiz bu armağanları…
Okuyoruz, ilim sahibi olmak için… Sonra iş, ev, aş derdiyle yakınıyoruz. Sahip olduklarımız değerler sirayet etmiyor, kimseye. Neler neler yaşıyoruz ve yaşatıyoruz. Kimileri kaybetmiş, kimileri kazanmış ve ne zaman kazanmışız? Ardımızda bıraktığımız koca yıl! Hepsi birer mazi olmuş. Öyle geçmiş ki zaman hızlı yaşamış, hızla yaşlanmışız ki görmüyoruz. Oysa birimizin yükünü hafifletmek değil midir yaşam biraz da ?..
İdrak etme zamanı!
Peygamberimiz (sav); “İnsanların en hayırlısı insanlara faydalı olandır.” buyurmaktadır.
İşte, nefse bir sebep…
“Tek başına ilerlenen yol, rüyadan ibarettir. Birlikte kurulan yol ise hakikatin başlangıcıdır…''

DAYAN YÜREĞİM



Şair -Yazar Göknur Oral, ikinci kitabı olan ‘’Dayan Yüreğim‘’ hakkında değerlendirmelerde bulunurken, kitabın yayımlanmasında Eğitim Yayın Evinin tescilli markası olan Salon Yayınları’nın ve Kitapmatik Yayınlar’ının çalışmalarını, itinayla gerçekleştirdiğini aktardı. Yazar Oral “Dayan Yüreğim” kitabıyla ilgili yaptığı değerlendirme konuşmasında, ”Kitabımın yayınlanmasında asıl destekçim ve arkadaşım iş adamı Rojhat Ceylan’a şükranlarımı sunuyorum. Yaklaşık beş yıllık birikim sonucu olarak yazdıklarımın kitap haline getirilmesi ve okuyucuların beğenisine sunulması beni ziyadesiyle memnun etti” ifadelerini kullandı. Oral yaptığı konuşmamın devamında şunları dile getirdi: “Birçok okuyucunun takip edeceği ‘’Dayan Yüreğim’’ adlı kitabım, aşkın çetin imtihanından ve farklı kültürlerin değerlerine yönelik bir çalışmayı esas almıştır. Faydalı olması dileğiyle, keyifli okumalar diliyorum.”

 http://www.agrimemleket.com/kultur-sanat/dayan-yuregim-okuyuculariyla-bulustu-h541.html

16 Temmuz 2019 Salı

Röportaj söyleyişi ; Genç İş Adamı Rojhat CEYLAN


En son 2016 yılında kendisiyle yaptığım röportaj söyleşinin üzerinden neredeyse üç yıl geçti geçecek ve günümüzde yeni neslin genç iş adamı olmanın portföyünü çizmiş. Ve evet, yıl içindeki başarıları ile şu an ki projelerini, globaldeki ve ülkemizdeki girişime yönelik iş sektörlerini konuşunca;
 İşte Rojhat CEYLAN  ve röportajımız…




Öncelikle bir kere daha röportaj teklifimi kabul ettiğiniz için teşekkür ederim. Doğubayazıt, başta olmak üzere birçok il ve ilçelerde iş adamı olarak herkes tarafından tanınıyorsunuz ama iş adamı olmaktan ziyade biraz kendinizden bahsedebilir misiniz okurlarımıza? Aslında Rojhat CEYLAN kimdir?

Ben, teşekkür ederim.  25 yaşındayım. Evli ve bir çocuk babasıyım. Liseyi okurken de iş hayatının içindeydim. Öyle ki üniversite eğitimimi yarıda bırakarak, kariyerimi girişimciliğe adadım.

Yani okurken çalışmayı öğrencilerine tavsiye eder misiniz?

Ekonomik anlamda bağımsızlık kazanmak bir öğrenci için bence çok güzel bir şey, sadece bu nedenle bile tavsiye ederim.

 Öğrenci ve yeni mezunlara hangi alanlarda ve ne oranda yer veriyorsunuz? Mesela staj ya da part-time iş olanaklarınız var mı?

Öğrenmeye istekli gençlere her alanda yer veriyoruz. Yeter ki üretmeye ve çalışmaya hevesli olsunlar. Bu konuda destek vermekten çekinmem. Gençlere şans vermek gerek, zaten iş geliştirme ve pazarlama departmanlarımızda staj ve part- time iş imkanlarımız mevcut. 


Siz yetişirken etrafınızda sadece babanızı kendinize rol- model olarak aldığınızı belirtmiştiniz. Uluslararası düzeyde iş adamı portföyünde ilerleyen bir girişimci ailenin çocuğu olmak nasıl bir duygu?
     
           Çoğu erkek çocuk babasını kendine rol-model alarak büyür. Ve sorumluluk bilinci ile başarı duygusu her insanı mutlu eder. Bir armağan aslında böyle bir ailenin çocuğu olmak, çünkü meşakkatli bir yol gibi gözükse de tecrübeleriyle bana ön ayak olmaları işimi kolaylaştırdı. Bu da haliyle beni mutlu ediyor.

Peki kendinizi babanızla karşılaştırdığınızda yeni nesil girişimci olarak nasıl tanımlarsınız?

       Şartlar aynı olmadığı için pek adil bir karşılaştırma yapamayacağım. Babam, daha zor şartlarda çok daha cesur ve girişimci davranmış, ben ve yeni nesil girişimcileri daha rahat şartlarda kurumsallığı ve kurumsal girişimciliği destekler ve teşvik eder konumdayız.

Kurumsal girişimcilikten bahsetmişken farklı sektörlerde birçok iş yerleriniz oldu. Hangi sektörde daha başarılı olduğunuzu düşünüyorsunuz?

      Cam, çimento, toprak, mıcır, inşaat, imalat, ticaret ve satış pazarlama gibi birçok sektörde ilerleme kaydettik.  Bu alanda daha başarılıyım demem için daha çok yolum olduğunu düşünüyorum. Bu yüzden belli bir sektörün adını vermem mümkün değil. Piyasada o kadar çok yönetim planı mevcut ki sektör dağılımlarında. Kendimce başarılı olma yolunda adımlar atıyorum.




Kurduğunuz işle büyümeyi hedefleyip değiştirmek istediniz mi?

         Kendi sektörümüzde hizmette müşteriyi memnun edecek yeniliklerle beraber hizmet ve pazar payındaki liderliğimizi sürdürmenin yanında yeni sektör araştırmalarını sürdürmek ve farklı sektörlerde de faaliyet göstermek için değişimlere gittik, çoğu zaman. Daha yolun başındayız bir şeyler söylemek için.

Girişiminizin ilk dönemleri nasıl geçti? Ne gibi sıkıntılar çektiniz. Özel hayatınız bu sıkıntılardan nasıl etkilendi?

   Aslında çekirdekten yetişme olduğum için her işin gerektirdiği zorluklardan geçtim ancak özel hayatımla işimi hep ayrı tuttum. Bu yüzden iş hayatında çekilen sıkıntıların hayatımı etkilediğini söyleyemem.


Peki işiniz haricinde nelerle uğraşıyorsunuz?

Evet, yoğun bir iş hayatına sahibim ancak inisiyatiflerimi kullanmıyor değilim. Boş zamanlarımı genellikle ailemle geçiririm. Özellikle oğlumla ilgilenirken oldukça zevk alırım. Yurt dışı seyahatlerini bazen tatile çeviririm. Ve kitap okumayı ihmal etmem. Bunun için ayrıca zaman ayırırım.


      Dışarıdan destek aldınız mı? Avukat, danışman, muhasebeci veya halkla ilişkiler desteğinden   yararlandınız mı? Bu konuda tecrübeler yaşadınız mı?
   
            Tabi ki aldım, en büyük destekçim öncelikle babamdı. Sektörel anlamda ise işlerin mahiyetine göre farklı departmanlardan aldığım destekler oldu. Sonuç itibariyle bir küçük işletmeyi bile tek başına yönetebilmek zor. Büyük firmaların avukat, danışman, finansman vs. kendi meslek dalındaki personellere her zaman ihtiyacı vardır. Benimde finansal anlamda kendileriyle istişare ettiğim ve danışmanlardan edindiğim tecrübeler var.  Mesela, yeni iş alanları açmamı sağlayan çok şey oldu.


Sizi bir girişimci olarak en çok motive eden faktörler neler? Bu konuda kendi enerjinizi ve motivasyonunuz nasıl değerlendirirsiniz?


Birinci unsur dürüst, düzgün ve koordineli iş yapmak. Bunların dışında iyi ekip kurmak gibi basit dengeler var. İkinci unsur kesinlikle çok çalışmak. Zaten işini başarıya götürmek isteyen her insan, girdiği her ortamda işle ilgili fikirleri düşünüyor ister istemez. Bu benim başıma sıklıkla geliyor.

Gelecekle ilgili ne gibi planlarınız var? İşinizi büyütmek konusunda ne düşünüyorsunuz?

 En büyük hayalim her yaptığım işte güçlü olmak. Başka sektörlerde de faaliyet göstermek. Lider konumumuzu sürdürmek ve fırsatları değerlendirip yurt dışındaki işleri ilerletmek.

     
      Yeni girişimcilere destek veriyor musunuz?

Vermemek mümkün değil, her girişimcinin kendine has fikirleri olduğunu düşünüyorum. Bu yüzden girişimcilere çok önem ve destek veriyorum.


 Türkiye’de başarılı olmak için neler tavsiye edersiniz?

         Aslında çok geniş çaplı bir soru yöneltiniz. Tavsiyeleri dinlemek önemli ancak başkalarının her söylediğine de kulak asmayın. Kendi deneyimlerinden yola çıkan her girişimci adayı yolun sonunu bilir. Ayrıca ‘’dünyanın neresinde olursanız, büyük düşünüp ufak adımlar atılmalı’’ düşüncesindeyim.



Son olarak okuyucularımıza ne dersiniz?

Hayatta isteyip de elde edemeyeceğimiz hiçbir şey yoktur. Hisleriniz ve aklınız doğru yolu bulmanıza yardımcı olacaktır, saygılarımı sunarım.



25 Mayıs 2019 Cumartesi




Varsın ve yoksun böyle başladı,masal.Ve sonu hiç gelmedi...
Göknur ORAL 

27 Haziran 2018 Çarşamba

İŞİTME ENGELLİLERLE İLETİŞİM VE İŞARET DİLİNİN ÖNEMİ KONFERANSI


Doğubayazıt Belediyesinin katkılarıyla'' Konuşan Eller Derneği ''  tarafından Doğubeyazıt Kutlu Aktaş Salonunda konferans düzenlendi. Dernek olarak Kaymakam ve Belediye Başkan Vekili Ulaş AKHAN'a teşekkür ederek kürsüye Dernek başkanı Burak BALOĞLU çağrıldı.

 Burak BALOĞLU ,
'' İşitme engelli birçok kişi insanlarla iletişim kurabilmek için oldukça fazla efor sarfediyorlar. Tedaviler, terapiler, tıbbın imkanları haricinde de verilen bir çaba söz konusu. Bir diyaloğun başlayabilmesinin ilk adımını, yani anlatılanı anlamak için harcanan çabadan söz ediyoruz.
Engelliler engelsizler ile iletişim kurmak için uğraşırken, engelsizler ne yapıyor? Dernek olarak bir çok bölgeye ulaşsak bile yeterli değil.Daha bir çok engellilerin hayatlarına dokunamıyoruz .Türkiye de 4 milyon engelli yaşamakta.
Engelsizlerin işaret dili öğrenip, engellilerin onları anlayabileceği bir şekilde iletişim kurduğu  bir dünya oluşturmalıyız.  
İşaret Dili önemli gerçekten. Çünkü onlar engellerini aşabiliyorlar İşaret Dilinde konuşarak. Sadece engelsiz insanlar bu dili bilmediği için karşılıklı iletişim kurulamıyor. Bu durum işitme engellilerin istihdam, eğitim, sağlık, sosyalleşme, ifade ve düşünce özgürlüğü gibi en temel insan haklarına erişimini engelliyor.''  dedi.

Daha sonra salondaki katılımcılarla soru cevap şeklindeki diyaloglarıyla engellilere dair akıldaki soru işaretlerini giderirken İşaret Dilinde 1.aşama ve 2.aşama şeklinde uzaktan eğitim verdiklerini belirtti. Doğubeyazıt'ta bu etkinliği gerçekleştirmiş olmalarındaki en büyük payın Sağlık personeli Şeyma UZUNKOCA'nın olduğunu belirterek kendisine  teşekkür plaketi takdim etti.
Şeyma UZUNKOCA ,
Engelliler engelsizler ile iletişim kurmak için uğraşırken, engelsizler ne yapıyor? Sessiz dünyaya ses olmak için gelin el ele verelim.Bir umut ,bir ışık olsun burada bulunmamız'' dedi ve şükranlarını sundu.
Konferansın sonunda  katılımcılara sertifikaları  takdim edildi.

Haber:Göknur ORAL 
Doğubeyazıt Gazetesi 


7 Haziran 2018 Perşembe

BİR GÖNÜL ,BİR MUHABBET VE BİR KİTAP

 Okumak ve okutturmak, bir çin işkencesi metodu değildir.
Hele ki bir şeylerin dile gelmesini istiyorsak; Yazmak kaleme dayatılmış bir suç hiç değildir. Bu olgulara nazaran önce kendimize sonra da yaşadığımız bu topluma karşı bir görevimizin olduğunu unutmayalım.
Düşünün ! Günden güne gelişen ve özellikle gençlerimizin hayallerini yıkıp savuran internet mi daha cazibeli, yoksa bir gönül ehlinden bize hitap edilen kitap kokusu mu ?
Aslında işin aslına bakarsanız toplumda yaşayan hiç kimsenin kitaba düşman olmadığını hepimiz biliyoruz.
 Ama çoğumuz için bu aşamada kitap, ne yazık ki bir dost bile değil.Sosyal medya bize sadık bir dost, samimi bir ahbap iken, kitap ise uzaktan tanıdığımız bir akraba yâda tanıdık konumunda kalıyor. Oysa birçok batılı devletlere karşı Türkiye en çok okuyanlar sırasında olması gerekmiyor muydu ?
Hani bu okumak sadece sayfalarda geçen kelimeleri dudaklara esir etmek midir..
Eğer bu şekilde düşünülürse şahsen kabul etmemeliyiz .
Çünkü hepimiz çok iyi biliyoruz ki ,Yüce dinimiz bile okumaya ve kitaba fazlasıyla değer vermiştir .Öyle ki Rabbimizin bizlere mukaddes emanet olarak indirdiği Kur´an-ı Kerim´de o ilahi esmaların işaret ettiği anlamlarıyla biz aciz kullarına ilk emri “OKU!” diye göndermedi mi ?
Beyninizi yorun ve düşünün ! Yaşadığımız bölgenin birer bireyi olarak önce kendimize sormalıyız “Neden Okumuyoruz?” yâda bizi ve memleketimizi temsil ettiğine inandığımız “Ecdadımız üstad Ahmed-i Hani Hz.leri gibi neden bizde bir şeyler yazamıyoruz?” bu soruların cevabını ararken acaba eksik olan nedir?
Kendimize olan güven mi, yoksa yeterince okuyamadığımızdan dolayı kendimizi nasıl ifade edeceğimiz yönündeki kaygı ve endişeler mi? Lütfen cesaretli olalım ve bizleri bir kalemin ve kâğıdın beklediğini asla unutmayalım. Bugün gelinen birçok noktada kitapların ve okumanın bizlere yol açtığını ve açtığı bu yolda bir bilim ışığının doğduğunu hiç birimiz inkâr edemeyiz. Ve gençliğimizin ne yazık ki kayıp ellerde olduğu bu dönemde hangi birimiz bir bilgi çatısında oturuyoruz.
Yâda hangi birimiz aldığı telefondan değil de okuduğumuz kitapla gururlandık? Geleceğin ve bugünün duyarlı birer ailesi, birer toplum bireyi olarak en son kime hangi kitabı tavsiye ettik yada en son hangi kitabı okuduk?
Bilinen şu ki yetişkin bir bireye okuma alışkanlığı çocukken aşılanır ve bu konuda da hem birey olarak hem de aile olarak yetersiziz.
Bakın o ilahi esmanın ilk işareti ´´ oku ! ´´ ise hayırlı bir ilmin önemine vurgu yapıldığını bariz gösteriliyor bizlere .
Dinleyelim İlk Emri Oku ! Kendimizi okuyalım Evreni okuyalım.
Ve bize verilen beynin,idrakın,düşüncelerin,enerjinin,duyguların,ruhun gücünü görelim.
Emin olun ki ;Boşuna ve boş değil bu işaretler...

Göknur ORAL 

21 Mayıs 2018 Pazartesi

İNSAN HİSLERİNİN KATİLİ , AKLIN MAHKUMU

Hayatın kendisi bir hikaye ve her insan bir kahramandır. Tekrar tekrar düşünsek;
Hayatımız nerede başlayıp ve neresinde bitiyor?
Tabi ki böyle sorulunca ,cevap belli aslında.Sığ bir kavramla doğumdan başlayıp ölümle sonlandığı gerçeği !
Peki ya sorulanın cevabı hiçte öyle değilse;Doğum ve ölüm parantezinin içinde yaşam evresi var.
Ve işte kimilerine hayat,zoraki sürdürdükleri ceza gibi. Mecburen,yarım yamalık ve aşksız yaptıkları işler... Halbuki yaşamın kahramanlara verilmiş bir armağan olduğunu unutuyor akıl. Yaşama dair ne davet edecek cesareti nede davetsiz gidecek mantığı vardı aklın. Akıl ya , nasıl olsa hayat öyle yada böyle bitecek.
Lâkin yarın,umutların en sevdiği gündür .Nasıl olsa hayat bir gün mutlaka bitecek ama ceza olarak değil. Kalbin ve sezgilerimizin yolundan gidecek bir ömür var. Hayata dair  başarı,aşk, dostluk vs.  ne varsa yaşadın mı yoğunluğuna yaşayacaksın. Mesela kanın karışmalı ,hayatın büyük dolaşımına.Öyle dış dünyanın gürültülerinde boğulmakla yaşanılmaz zaten. öyle yaşayanda ,yaşadığını zanneder sadece. Oysa  akıl hükümsüzdür kalbin nazarında... 
 Her hikayenin kahramanı vardır ancak özgür bir kalp ile... Bunun dışındaki her şey birer teferruattır.Çünkü hikayenin kahramanları bilmemeliler ! Her güzellik yaşanmaya değerdir , acısıyla tatlısıyla.
 Düşünün ! 
Acı bile yeterince acıtıyorsa , mutluluğa sevinç çığlıkları az mı ?
Diyorum ya herkesin yaşamı kendisine . Başkalarının hayatı için kendi hayatını tanıma arzusundan geri kalmak , ne büyük bir ahmaklık.Kim bilir belki farkındayız ,akıbetimizin. Lâkin yine de hislerimizin peşinden gidemeyecek kadar  üşengeciz.
Ve evet şuan yaşıyoruz .Sonra ise unutulacak bir hayat bırakacağız ardımızda .
''Kimse unutulacak kadar değersiz olamaz''  diye düşünmeyin.Unutulmaya o kadar müsaitiz ki ... Koskoca bir ömürden sadece  yas zamanı hatırlanırız.
Ne gam ama .  Şimdi hayatın neresine aitiz ?  Yaşamımız boyunca nelerden vazgeçtik, kimin umurunda ? 
Kuru bir kalabalık, yükselen sesler  çarpıp geçip gidiyor.
Farklı hisler, farklı insanlar, farklı kelimeler... insanlar hislerinin katili ve bir yerde aklın mahkumu.o yüzden hislerin cinsiyetleri, bedenleri, ruhları hiç olmadı. Aynı duyguları taşımak için aynı şeyleri yaşamaya gerek var mıydı ?  Farklı acılar ve sevinçler  aynı duyguları doğurabiliyordu.
Beynimizde yanıp sönen cümleler artık kifayetsiz.Daha da kötüsü ,geç kalmışlıklarımıza armağan. Çünkü geçiştirdin. Geçiştirildin! 
Ve hayatımız hiç başlamadan bitti.
Oysa '’İsteseydiniz olurdu,oldurturulurdu.’' 

Göknur ORAL 

12 Mayıs 2018 Cumartesi

HANIMELİ ÇARŞISI

Doğuda sanat ve kültür öte yana; ağır işçi, ırgat, maraba kadın ne dersen de... Tarlada, ahırda, evde, işte, mutfakta, gece gündüz hep kadınlar vardır. Çünkü kadın olmanın doğası bunu gerektirir .öyle ki  uyanıktır, ayaktadır ve hizmettedir.
Ve doğuda kadın olmak, batıya göre daha zordur.Fakat  bölge itibariyle yapılan yenilikler, halkı fikir aydınlığına teşvik amaçlı olunca doğuda kadın olmak, biraz daha kolaylaşır oldu diyebilirim.
Nasıl mı ?
Doğubayazıt  bilim, kültür ve turistik yönüyle irfan yuvası olarak hep gündemdeydi fakat yaşama dair hiç bir aktivitenin olmayışından ötürü asosyal bir hayat sürdürülmeye terk edilmiştik. Bu gerçeği çarşıda, sokaklarda ,caddeler de hatta evlerimizde bariz görmekteydik.
Batı hayatına özenmek ayrı, o hayatı yaşamak ise bambaşka bir nimetti. Toprağımın insanı merttir, dürüsttür ama konu ´´Kadın olunca, ev ırgatıdır´´  zihniyetine sahip olmadıklarını söyleyemeyiz. Belki de bu zihniyetin önüne geçecek bir adım  veya yeniliklere açık bir halk olarak bir umuda ihtiyacımız vardı, kim bilir...
Ama kadın olmanın yanı sıra bir halk gözüyle şunu rahatlıkla ifade edebilirim ki ,
Kaymakam ve Belediye Başkan Vekilliğini yapan Ulaş Akhan´ın yaptığı çalışmalar, halk için bir umut kapısının aralandığının göstergesidir. Ve işte yine bölgenin bilimsel, kültürel, sosyal ve ekonomik potansiyelini artırmak amacıyla kalıcı faydaya dönüştürülecek olan çalışmalarına bir imza daha attı.
İlçemizdeki kadınların kendi imkanlarıyla yaptığı el emeği ürünlerin sergileneceği  ´´HANIMELİ ÇARŞISI´´  adı altında bir çalışma yapması ile kadının ekonomik özgürlüğünün yanı sıra kadınının kendisi olabilmesi için bir fırsat oluşturması yine taktire şayan.

Açılış; Pazartesi günü saat 14.00 ´de Ahmedi Hani Mah.1320 Sok.Aile Destek Merkezi karşısında. Tüm halk davetlidir.


GÖKNUR ORAL