Bu Blogda Ara

21 Mayıs 2018 Pazartesi

İNSAN HİSLERİNİN KATİLİ , AKLIN MAHKUMU

Hayatın kendisi bir hikaye ve her insan bir kahramandır. Tekrar tekrar düşünsek;
Hayatımız nerede başlayıp ve neresinde bitiyor?
Tabi ki böyle sorulunca ,cevap belli aslında.Sığ bir kavramla doğumdan başlayıp ölümle sonlandığı gerçeği !
Peki ya sorulanın cevabı hiçte öyle değilse;Doğum ve ölüm parantezinin içinde yaşam evresi var.
Ve işte kimilerine hayat,zoraki sürdürdükleri ceza gibi. Mecburen,yarım yamalık ve aşksız yaptıkları işler... Halbuki yaşamın kahramanlara verilmiş bir armağan olduğunu unutuyor akıl. Yaşama dair ne davet edecek cesareti nede davetsiz gidecek mantığı vardı aklın. Akıl ya , nasıl olsa hayat öyle yada böyle bitecek.
Lâkin yarın,umutların en sevdiği gündür .Nasıl olsa hayat bir gün mutlaka bitecek ama ceza olarak değil. Kalbin ve sezgilerimizin yolundan gidecek bir ömür var. Hayata dair  başarı,aşk, dostluk vs.  ne varsa yaşadın mı yoğunluğuna yaşayacaksın. Mesela kanın karışmalı ,hayatın büyük dolaşımına.Öyle dış dünyanın gürültülerinde boğulmakla yaşanılmaz zaten. öyle yaşayanda ,yaşadığını zanneder sadece. Oysa  akıl hükümsüzdür kalbin nazarında... 
 Her hikayenin kahramanı vardır ancak özgür bir kalp ile... Bunun dışındaki her şey birer teferruattır.Çünkü hikayenin kahramanları bilmemeliler ! Her güzellik yaşanmaya değerdir , acısıyla tatlısıyla.
 Düşünün ! 
Acı bile yeterince acıtıyorsa , mutluluğa sevinç çığlıkları az mı ?
Diyorum ya herkesin yaşamı kendisine . Başkalarının hayatı için kendi hayatını tanıma arzusundan geri kalmak , ne büyük bir ahmaklık.Kim bilir belki farkındayız ,akıbetimizin. Lâkin yine de hislerimizin peşinden gidemeyecek kadar  üşengeciz.
Ve evet şuan yaşıyoruz .Sonra ise unutulacak bir hayat bırakacağız ardımızda .
''Kimse unutulacak kadar değersiz olamaz''  diye düşünmeyin.Unutulmaya o kadar müsaitiz ki ... Koskoca bir ömürden sadece  yas zamanı hatırlanırız.
Ne gam ama .  Şimdi hayatın neresine aitiz ?  Yaşamımız boyunca nelerden vazgeçtik, kimin umurunda ? 
Kuru bir kalabalık, yükselen sesler  çarpıp geçip gidiyor.
Farklı hisler, farklı insanlar, farklı kelimeler... insanlar hislerinin katili ve bir yerde aklın mahkumu.o yüzden hislerin cinsiyetleri, bedenleri, ruhları hiç olmadı. Aynı duyguları taşımak için aynı şeyleri yaşamaya gerek var mıydı ?  Farklı acılar ve sevinçler  aynı duyguları doğurabiliyordu.
Beynimizde yanıp sönen cümleler artık kifayetsiz.Daha da kötüsü ,geç kalmışlıklarımıza armağan. Çünkü geçiştirdin. Geçiştirildin! 
Ve hayatımız hiç başlamadan bitti.
Oysa '’İsteseydiniz olurdu,oldurturulurdu.’' 

Göknur ORAL 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder