Bu Blogda Ara

28 Mart 2018 Çarşamba

Holly 'in Mektubu !...

Hayat gayesi içinde , gerçekten kaçınılmaz son ölüm. Her şeyi  değiştirmek mümkün ! İstediğimiz veya istemediğimiz her şey.. Dünyadaki uhrevi isteklerde imkansızlık lügatı yok belki ...
Ama ya ölüm ! Onu değiştirmek veya durdurmak kimin elinde.Her zamanki gibi yine erken saatlerde işimin başındaydım. Masama yayıldım ,daha mesainin başlamasına yarım saat vardı. YouTude gezinirken  ,kendimi Holly'in mektubunu seslendiren Senai DEMİRCİ 'yi dinlerken buldum . Ölümün ardından insanlığa bırakılmış bir mirastı bu mektup. Bir kere daha anladım hayat içindeki  imkansızlığın tanımı sadece ölüm ...
İnsanlığın ölümle imtihanı !  Kimse tek başına ölmek istemez.Ölürken kimsesizlere  bir ayrı üzüldüm ama neyse ki çoğumuzun   yanında birileri var ve biz birileriyle yaşlanıyoruz ve son nefesimizde yanımızda sevdiklerimiz oluyor. Holly Butcher de onlardan biri.
Holly 26 yaşına girdiğinde kendisine kanser teşhisi koyulmuş.
Ölmeden önce yazdığı mektubuyla ,insanlığa bir miras bıraktığı için Allah bir kere daha kendisinden razı olsun ..
İşte mektubu:
26 yaşındayken öleceğinizi kabullenmek çok zor. Bu yaşa kadar ölümü hep görmezden gelmişsinizdir. Ancak vaktiniz giderek azalır. Yaşlandığımı hayal ederdim hep. Yüzümün buruştuğunu ve saçlarımızın beyazladığını… Hayatımı birleştirdiğim kişiyle beraber çocuklarımızın büyüyüşünü izlediğimi hayal ederdim. O kadar güzel hayallerdi ki şimdi gerçekleşmeyeceği için üzülüyorum
Hayatımız çok kırılgan ve değerli. Nefes aldığımız her gün için şükretmeliyiz.Şimdi 27 yaşındayım ve ölmek istemiyorum. Hayatımı seviyorum. Mutluyum. Ancak benim elimde değil.Ölümü görmezden gelmemiz hepimizi rahatlatır. Tabu haline gelen böyle bir konuda konuşmak ve başımıza geleceğini kabullenmek zordur.İnsanların stres yapmalarına neden olan hayatlarındaki küçük sorunlarını önemsememelerini öneriyorum. Böylelikle daha güzel şeylere odaklanabilirsiniz.Son aylarımı geçirirken aklıma birçok şey geldi. Şu anda bunları yazarken gecenin bir yarısı.
Saçma sapan şeyleri kafanıza takmak yerine (son aylarımda bunu sık sık yaptığımı farkettim), gerçekten sorunu olan birinin hayatını gözden geçirin. Sorunlarınızı dert etmeyin. Elbette sorunlarınız olacak ancak bunları sevdiklerinize yansıtmayın.Sorunlarınızı unuttuktan sonra derin bir nefes alın ve masmavi gökyüzüne bakın. Ağaçların ne kadar yeşil olduğunu farkedin. O kadar güzel ki… Nefes aldığınız için çok şanslısınız.
Belki bugün trafikte sıkışıp kalmışsınızdır ya da bebeğiniz sizi uyandırdığından uyuyamamışsınızdır. Belki de kuaförünüzün saçınızı çok kısa kesmiştir. Tırnaklarınız kırılmış, göğüsleriniz çok küçük ya da kalçanızda selülit olabilir.Unutun gitsin. Ölüm döşeğindeyken bunların hiçbirini hatırlamayacaksınız. Büyük resme dikkatli bakınca bunların önemsiz olduğunu anlıyorsunuz. Keşke ailemle bir kez daha doğum günümü veya Noel’i kutlayabilseydim.
İnsanların işlerinden veya vücutlarından şikayet ettiğini duyuyorum. Hala gücünüz varken şükredin. İş ve spor gözünüze zor gelebilir. Ancak hareket edemeyecek durumdayken onları bile özleyeceksiniz.Sağlıklı bir yaşam sürdürmeyi denedim. En büyük tutkum buydu. Vücudunuzdan mutlu olmasanız bile sağlığınız yerindeyse şükredin. Vücudunuzu sevmeyi öğrenin. Takıntılı olmayın.
Sağlıklı olmanın güzel görünmekten daha önemli olduğunu kabul edin. Kendinizi mental anlamda geliştirmeyi deneyin. Böylelikle sosyal medyanın yarattığı güzel kadın algısından kurtulabilirsiniz. Beğenmediğiniz ve sizi kötü hissettiren şeyleri okumayı bırakın. Kendinize odaklanın.Bir yeriniz ağrımadığı günlerde halinize şükredin. Grip, bel ağrısı ve diğer geçici rahatsızlıkları kafanıza takmayın. Bunlar gelip geçen şeyler.
Sızlanıp durmayın. İnsanlara yardım edin.Verin. Verin. Verin. Ne kadar çok verirseniz o kadar mutlu hissedersiniz. Keşke ben de zamanında bunu yapsaydım.
Hasta olduğumdan beri insanlara yardım etmeye, tanımadığım kişileri, arkadaşlarımı ve ailemi daha iyi anlamaya çalıştım. Bana hayatım boyunca iyiliği dokunan kimseyi unutmayacağım.Ölürken çok paranız olsa ne olur? Alışverişe gidip yeni bir kıyafet alacak haliniz yok. Şu anda paranın ne kadar değersiz bir şey olduğunu daha iyi anlıyorum.
Kendinize gereksiz bir şey almak yerine bir arkadaşınızın ihtiyacını karşılayın. 1- Kimse aynı şeyi kaç kere giydiğinizi umursamıyor. 2- İyi hissediyorsunuz. Sevdiklerinize yemek ısmarlayın veya pişirin. Kahve yapın onlara. Minik bir hediye alıp onları ne kadar sevdiğinizi belirten bir not yazın.
İnsanlara vakit ayırın. Onları bekletmeyin. Söz verdiğiniz vakitte arkadaşlarınızla buluşun. Onlar sizi beklemek istemiyor, sizinle vakit geçirmek istiyor. Böylelikle size saygı da duyacaklardır.
Geçtiğimiz Noel’de ailecek birbirimize hediye almamaya karar verdik. Herkes, üzerinde hediye baskısı olmadığı için daha iyi hissetti. Bunun yerine birbirimize notlar yazdık. Kulağa tuhaf gelebilir ancak notlar hediyelerden daha anlamlılar.
Paranızı tecrübe edebileceğiniz şeylere harcayın. Paranızı saçma sapan şeylere harcayarak tecrübe etmek istediğiniz şeylerden uzak kalmayın.Gitmeyi ertelediğiniz sahile hemen gidin. Ayaklarınızı suya sokun ve parmaklarınızla kumu hissedin. Suratınızı tuzlu suyla ıslatın.
Doğayla iç içe olun.Telefonunuzla fotoğraf çekmek yerine o anın güzelliğini yaşayın.Saçınızı ve makyajınızı yapmak için saatlerinizi harcıyorsunuz. Peki buna değiyor mu? Kadınların bunu neden yaptığını asla anlayamadım.Bazen erken kalkın ve kuşların sesini dinleyin.
Müzik dinleyin. Müzik terapidir. Eskiler en iyileridir.
Köpeğinize sarılın. Bunu çok özleyeceğim.
Arkadaşlarınızla konuşun. Ancak telefonda değil yüz yüze.Yaşamak için çalışın. Çalışmak için yaşamayın.
Sizi ne iyi hissettiriyorsa onu yapın.Pasta yiyin. Suçlu hissetmeyin.Hayır demeyi öğrenin.İnsanlar sizi yargılayacak diye yapmak istediğiniz şeyleri içinize atmayın.Her fırsatta sevdiklerinize onları ne kadar sevdiğinizi söyleyin.
Bir şey sizi mutsuz ediyorsa, bunu değiştirecek gücünüz olduğunu bilin. İster iş hayatınızda ister aşk hayatınızda. Değişmekten korkmayın. Ne kadar yaşayacağınızı bilmiyorsunuz. Günlerinizi sizi mutsuz eden şeylerle geçirmeyin.Size tavsiyelerim bunlar. İster dinleyin ister dinlemeyin.
Son bir şey daha… Sık sık kan verin. Hem iyi hissedecek hem de hayat kurtaracaksınız. Her kan bağışı 3 kişinin hayatını kurtarabiliyor. Böyle basit bir eylemle hayat kurtarıyorsunuz.
Kan bağışları sayesinde bir yıl daha fazladan yaşadım. Ailem, arkadaşlarım ve köpeğimle bir mutlu yıl daha geçirebildiysem bunun nedeni kan bağışlarıdır. Hayatımın en iyi bir yılını geçirdim.
Görüşmek üzere
Hol Kärlek

Holly’nin yazdıklarından etkilenmemek elde değil. Verdiği bütün tavsiyeleri hemen gerçekleştirmek zor olabilir ancak kesinlikle dikkate almalıyız.Çünkü hepimiz hayat içinde öyle kaybolmuş vaziyetteyiz ki ,ölüm bize çokk uzak geliyor .Belki çok kısa bir vaktimizi heba edecek saatlere gebe bırakıyoruz . Bunun farkında olarak Holly’nin mektubundan hepimizin ders alması gerekiyor. 
Mektubu paylaşmayı unutmayın.Belki bu vesileyle insanlık tavsiyelere kulak verip hayatın lezzetinin farkında varacak. Sevgiyle kalın. 
Göknur ORAL 

21 Mart 2018 Çarşamba

DOWN SENDROMU

          Sıklıkla duyduğumuz fakat hakkında fazla bilgi sahibi olmadığımız ne çok konu var.Okudukça öğrenmenin ve öğretmenin nimetine şükür ! Ya peki bizler kadar şanslı olmayanlar ... Çocukken bazen denk gelirdim ,birbirine benzeyen insanlara.ama öyle birini anımsatırmışçasına değil ,tek yumurta ikizi gibi.Bir akrabamın çocuğu vardı.Herkes, '' deli yada zihinsel engelli'' diye tanıtmıştı bana.Çocuktum,bilmiyordum ki down sendromu diye bir hastalık var.
    Bir gün okuldan çıktım.Daha 3.sınıftayım.Aklımın alamayacağı o kadar çok şey vardı ki , güzellik o zaman sindi bebek gibiydi benim için.Çünkü prenses olmayı hiç hayal etmemiştim,prenses olduğuma inanmıştım.İşte ilk defa o zaman korkmuştum.Karşımda o çocuk vardı.Ona bakınca aynı olacağımı düşünmüştüm belki de.Yine de yanına gittim.
Ve dedim ki ,gel seni evine götüreyim.Arkadan bir ses , Emre diye bağırıp koşuyor.Daha çok korktum.Durdum öylece.Meğer annesiymiş.Tabi tanıdığım kişi olmadığını idrak etmem yıllar sonra oldu.Çünkü o zaman büyüklerime sorduğumda ''Rabbim öyle yaratmış bazı insanları gibi vs. cevaplar alıyordum.Aradan geçen koca yıllar üstünden, hala günümüz şartlarında down sendromun sadece delilik ve özürlülük kavramı taşıyor olması üzücü.İnsanlarımız bilinçsizce hareket ediyor.Sadece çocuklarının down sendromu hastalığı olanların bilgilendiği bir durum değil ,kaldı ki böyle aileler bile çoğu zaman idrak edemiyorlar.
Oysa Down sendromu her yıl dünyada yeni doğan bebeklerde görülen genetik bir farklılıktır,kromozomlarla alakalı.Yani bir hastalık değildir.Belli bir sebebi yoktur. Dünyada 6 milyonun üzerinde down sendromlu bireyler yaşamaktadır.Çoğunlukla hafif veya orta seviyeli öğrenme güçlüğü gibi sorunların yanında ne yazık ki vücuttaki küçük ve büyük ortak farklılıklar yapısal olarak etkili oluyor.Down sendromlu olan insanlar birbirlerine çok benziyorlar fakat bu insanlar için önlerindeki en büyük engel,zihinsel olarak akranlarından daha yavaş gelişmeleri değil,onların sadece neleri yapamayacağına odaklanmış yanlış bakış açısı ve inançlarıdır aslında.İşte tamda burada bize düşen sorumluluk bu açı.
   Eğer etrafınızda Down sendromu olan çocuklar varsa veya onlarla bir yerlerde karışlaşırsanız, neler düşündüklerini bilmenizi istediğimden size 17 yaşındaki bir çocuğun mesajını iletmek için yazıyorum.

'' Down sendromu olmama rağmen aslında hayatım diğer çocukların hayatlarında çok da farklı değil. Ben de kitap okuyorum. Televizyon izlemeyi çok seviyorum. Arkadaşlarımla müzik dinliyorum. Hatta yüzüyorum, okulda çok eğlendiğim bile oluyor. Bazı derslerim diğer çocukların dersleri ile aynı ama bazıları farklı. Matematik ve biyoloji derslerini seviyorum. Diğer çocuklardan daha farklı olarak öğretmenlerimiz bizimle daha çok ilgileniyor çünkü bizim öğrenmemiz o kadar kolay olmuyor.Dersler dışında da bazı farklarımız olabiliyor. Mesela ben kolay kolay bisiklet süremiyorum. Olmuyor. Ama bunu kabul ettim, hayat sadece yapamadığımız şeylerden oluşmuyor. Bu hastalığı yani Down sendromu olduğumu değiştiremem. Yok etmem mümkün değil. Ama insanların bana karşı davranışlarını değiştirebilirim. Beni daha çok sevip, benimleyken sıkılmayıp eğlenmelerini sağlayabilirim. Bu sefer ben de eğlenmiş oluyorum çünkü.İnsanlardan istediğim şey beni böyle kabul etmeleri. Onlar öyle ben böyle. Ama en çok istediğim şey yeni arkadaşlar.''
Mesajı böyle bitmiş.Dediğim gibi bizlerin yapacakları asıl şimdi başlıyor !..Down sendromu olan birilerini gördüğünüzde onlara nasıl yardım edebileceğinizi artık biliyorsunuz !.. 
Arkadaş olarak !..


Göknur ORAL