Bu Blogda Ara

30 Aralık 2016 Cuma

DEHŞET



Yer İstanbul,İstiklal caddesi.
İki Suriyeli kardeş...
İki satır yazı:Henüz yazılmadı.
İki cümle:Henüz söylenmedi...
Gözlerine bak; koruyan, esirgeyen gözlerine…
“Dehşet nedir” diye sormanın adı aslında
Kötü olmanın ,kötülük dağıtmanın kaçınılmaz potresi !
Böyle büyüyen çocuktan, ruh sağlığı yerinde iyi bir insan beklenebilir mi ?
Bunları bu şekle düşürenlere ne denmeli bilmiyorum .
Suriye' li, Amerika'lı, Türkiye' li nereli olursa olsunlar.
Bunlar insan.
Yazık böyle bir dünyanın mensubu olarak ilk önce kendimden
utanıyorum...
Yazık ...
Göknur ORAL

27 Aralık 2016 Salı

YILBAŞI



 Yeni yıl geldi çattı ..
Ne müjde !
Bu vesile ile iyisiniz, hoşsunuz ,sıhhatiniz yerinizdedir umarım, eminim yılbaşı programınızda tamamdır, hediyeleriniz hazırdır. Yılbaşı gecesi ne giyeceğinize, hindiyi nasıl pişireceğinize de karar vermişsinizdir.
Gerçi bunları tekrarlayıp sizleri  ikaz etmem yersiz .Siz daha iyi bilirsiniz  ? Yeni yıla nasıl başlarsanız bütün yılın öyle geçeceğini, bilirsiniz üzülüp ağlamanın iyi gelmediğini….
Siz ve sizin gibi Noeli kutsamış İnsanlara , bir şey söylemek ne haddime ...
Hayal dünyasının hayali için milli piyangoya bel bağlamışsınızdır bile ..Yıl başı hazırlıklarınız son hızla devam ediyor .Hem neden olmasın ki , konserleriniz şimdiden hazırlanmış, konser yerleriniz ayırtılmıştır.Ne hoş ! Milleti coşturmaya hazırsınız.Millette sizi bekliyor, hunharca kopmak için.
Fakat size matem dolu , bir haberim var yada müjdeli  bir haber mi deseydim ?..
Neyse  duydunuz mu ? Tabi ki duymuşsunuzdur.
 ''Noel baba''  dediğiniz mahluk , yine her zamanki gibi bu yılda Türkiye'ye gelmeye hazırlandı . Hem de çuvalından hayasızlığı akıta akıta geliyor. Hepimizin değerlerini  alıp ta gitmeye ant içmiş gibi evlerimizin içine şeytanlar yerleştirip, başlarımıza yıkılmasını  dört gözle beklermişçesine yılbaşını bekliyor. Bir arsızlık dağıtacak, bir çaresizlik, bir de acı…
Ama sakın siz rahatınızı bozmayın.Bu söylenenlere  falan bakmayın. Yılbaşı ağacınızı daha büyük daha ışıklı yapın. Üzerindeki süsleri öyle seçin ki ,günün anlamına yakışsın .Ha bide ağacın üstüne ,bir noel baba figürü kondurmayı sakın unutmayın.Saat 12′yi vurduğunda en hareketli müzikler eşliğinde en kıvrak danslarınızı sergileyin. Tepinin, biraz daha biraz daha tepinin… İçkili masalarda meze olmayı hiç es geçmeyin .
Özenerek yitirdiğiniz özünüzü biraz daha unutun !.
Unutun ki, İçki kadehlerinde eritin imanınızı…
Birde kapıya pencereye yakın bir yere büyükçe bir çorap koyun yada bir çuval. 
Hani hep yaparsınız ya; Belki noel baba size de uğrar. Size de verecek hediyeleri vardır. Hep pembe yalanlarla gelmez ya, bazen gerçek hediyelerde bırakır. Yıkılmış bir yuva , saygısız bir nesil ,huzursuz bir ömür gibi mesela. 
Biraz acı biraz gözyaşı gibi….

Göknur ORAL 

15 Aralık 2016 Perşembe

KUR-AN'DA YAZAR/ŞAİR VE ŞİİR

Yazarlığa adım atmamın üzerinden neredeyse 2 yıl oluyor.Bir okuyucum bana şöyle bir mesaj atmış ;
'' Kur'an'ın şaire ve şiire bakışı belli ! Şiiri,şairliği kötüleyen bir ayet bile var. Siz ki Rabbîn yolunu desteklemiş biri olarak , nasıl  şair olma gibi bir yanılgıya düştünüz ? ''
Ve ,evet.. Bu mesaj benliğimi sarsmadı değil fakat bir gerçek var ki ;
İslam, islama ve ahlaka aykırı olmayan yapıcı mahiyetteki şiiri beğenmiş ve teşvik etmiştir. Peygamberimiz (s.a) bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur :
''Şiirin bir kısmı bilgeliktir,hikmettir.'' (Buharî Edep 90) 
Bunun yanı sıra Peygamberimizin bizzat kendisinin şiir söylediği ,ayrıca Hassân B.Sâbit, Âmir B.El-Ekvâ (R.a) gibi bazı şair sahabelerine izin verdiği ve bu şiirleri dinlediği Buharî başta olamak üzere bir çok hadis kitabında nakledilmektedir.
Ancak ,şiir yıkıcı bir mahiyet aldığı zaman zararlı bulunmuş ve kötülenmiştir.İnsanları kötü yola sürükleyen şairlerle ilgili olarak Şuara süresinde bir ayet belirtilmiştir.
İşte okuyucum bana bu ayetten söz etmekteydi. ama ben açıklayıcı bir şekilde diğer okuyucularımı da aydınlatmak istedim.
Kur’an’da belirtildiğine göre, Mekkeli müşriklerin Hz. Muhammed’i yalanlamak için kullandıkları ithamlardan birisi de onun şair, Kur’an’ın da şiir olduğu idi.
Allahu Teala’nın bu iddiaya vahiy ile yanıtı şöyle oldu: 
“Biz ona şiir öğretmedik. Bu ona yaraşmaz da. O sadece bir öğüt ve apaçık bir Kur'an'dır. (Yasin, 36: 69). 
Vahyin güzelliği ile karşılaştırıldığında şiir basit kalır.Şiir genellikle şairin kişisel tecrübeleri özelde de duygularının ifadesidir. Halbuki Kur’an Rabbin buyruklarını ve bizim doğru yolu görmemizi sağlayan sosyal içerikli bir mesajdır. 
Şairler hayal güçleri geniş insanlardır. Sosyal problemlere çözüm üretip, çözüm sürecinde liderlik yapacak güçte değildirler. Başta belirttiğim gibi 
Kur’an “vahyi dikkate almayan şairlere” uyan kimselerin yanlış yolda olduğunu belirtir: 
“Şairler(e gelince), onlara da sapıklar uyar. Onların her vadide şaşkın şaşkın dolaştıklarını ve gerçekte yapmadıkları şeyleri söylediklerini görmedin mi?” (Şuara, 26: 224-226). 
Bu ayetlerde söz konusu edilen şairlerin ortaya koydukları sanatın hedefi, insanların doğru yolu bulup o yolda sebat etmeleri değil, sanatın kendisi ya da çıkar teminidir. Yani iyimser bir ifadeyle böyle bir şiir, sanat içindir. Ancak bütün şairler bir değildir: 
“İman edip salih ameller işleyen, Allah'ı çokça anan ve haksızlığa uğratıldıktan sonra öçlerini alanlar müstesna. Zulmedenler hangi dönüş yerine döneceklerini yakında bilecekler.” (Şuara, 26: 227). 
Bu ayetten de anlaşıldığı kadarıyla, kendilerini ve şiirlerini vahyi doğrulara tabi kılanlar farklıdır. Bu kimseler, şiirleriyle İslam davasına hizmet edebilirler. Şiir Allah rızasını kazanmak için yazılıyor ve okunuyor ise o zaman değerlidir. Onun dışında şiirin ahirette şaire bir katkısı olmaz, sadece dünyada o şiirin, yazıldığı dile olur.


9 Aralık 2016 Cuma

BİZ GERÇEKTEN İNSAN MIYIZ ?

Gündem durulmuyor..
Birçok yerde yangın, canlı bombalar ,patlamalar,Suriye'de kayıp asker,Halep'te savaş,Siirt'ten heyelan...
Ölüm,ölüm,ölüm...
Ceza evinde gazeteci,ceza evinde siyasetçi,ceza evinde insan,insan,insan...
Sokaklarda dram, caddelerde ve her köşe başında skandallar ...
İçimizdeki düşmanlar,bozguncular,hâyâsızlar...
Evlerde,mahallelerde istismarlar ...
Artık bebelerin masum hayalleri kirletildi .Kimse ''çocukluğa dönelim''  demesin. Gözlerindeki buğulu hayallerde kayboluruz .
 Ve işte yine bir skandal ;
11 yaşındaki küçük bir kızın, daha hayatın farkına varmadan acılarla yüzleşmek zorunda kaldığı ömrü...
Aklım almıyor ,güya Müslüman bir ülkeyiz .Bizlere yaşatılan ve yaşamak zorunda olduğumuz skandallara bakın ..  Ve bu kötülükleri birbirlerine yapan yine insanoğlu !
Daha sayamadığım ne kaldı bilmiyorum .Bildiğim tek bir gerçek var !
O da artık hiç bir acı olayın, İnsanlığın yüreğini dağlamadığı..
Ve buna inanamıyorum.
Acılar pek çoğumuz için bir rant malzemesi haline geldi. Çoğumuz bu olaylara neredeyse sevinir olduk.
Öyle ki ,yaşanan olaylardan daha kahredici olanı; Yapılan haberler ve yorumlar.
Her şeyi bir bir gözler önüne seriyor .
Naifliğimizi, zerafetimizi, diğer gamlılığımızı, aslında insanlığımızı yitirdik. Hani ''darbe darbe '' diyor ve geçiştiriyoruz ya ;
En büyük darbeyi işte buradan aldık ama, bunun bile farkında değiliz.
Diyelim farkındayız ! Hiçbirimiz kılımızı bile kıpırdatamıyoruz .
Yapılan tek şey ; Kin ve nefret...
Şaşırmamak elde değil .
Biz ki ,Hz.Muhammed'in ümmeti ...
Biz ki ,asıl kainatın sahibi, Rabbin kulları...
Bizlere ne oldu ,ne oluyor ?
Kabullenemiyorum ! Duygularımızdan arınmış ,birer taş kütlesi haline geldik.Sanki zalimlik kanımıza işlenmiş artık...
Tamam ... Acı,keder,gam bizlere mahsus fakat haysiyetsizlik,kanı bozukluluk nasıl bizlere mahsus olabilir ?
İmtihan dünyasındayız ... İmtihanı anlayamıyoruz ...
Bir Müslüman olarak , daha doğrusu bir insan olarak ;Sadece şunu diyebilirim..
Her acıyı bahane edip İslam'a ve Müslümanlara küfredenleri,
Her acıyı bahane edip hükümeti devirmeye çalışanları,(insanların acıları ile değil gidin kozunuzu birebir tartışın ! Mesela insanlık için bu acıları engelleyen çözümler üretin )
Hükümetin, yetkililerin, bürokratların hatalarına, yanlışlarına, eksiklerine rağmen, sırf tarafgirlik adına susan, körü körüne yanlışa kılıf arayanı,
Allah için hakkı söyleyemeyen kim varsa, hepsini Rabbe havale etmek gerek!


Göknur ORAL 

3 Aralık 2016 Cumartesi

3 Aralık Dünya Engelliler Günü !

Engellilik  denilince  akla , sadece doğuştan gelen bir özürlülük gelmemeli ! Engellilik ; Sonradan herhangi bir hastalık veya kaza sonucu bedensel, ruhsal, zihinsel ,duygusal ve sosyal yetilerini çeşitli derecelerde kaybetmiş, normal yaşamın gereklerine uyamama olarak ta  tanımlanmakta.
Aslında bu gün yazılacak, söylenecek ve yapılması gereken çok şey var. Fakat , daha çok önem arz eden konulara değinmek istiyorum .Öncelikle her bireyin, her kuruluşun ve devletin bu konuda duyarlı atılımcı olması gerek.Bu da  sorunları iyi bir analiz ile tespit edilip gereken düzenlemeleri, yasaları hayata geçirerek ve devletin desteğiyle çözümlenmesidir.

Az yada çok ,fark etmiyor. Ne olursa olsun engellilere sağlık imkânları, eğitimin kolayca sağlanması, topluma kazandırılması hepimizin insani görevleri arasındadır. Nasıl ki insan yaşadıkça sorunları da zamanla  artıyorsa, aynı sorunlar engelli vatandaşlarımız için de geçerli .
Sırf engelli oldukları için yaşama hakkı olmadıklarını söyleyemeyiz.Bir tür cinayet çeşidi olur,böyle düşünüyor olmamız.

' Sosyal Yaşam' neyi gerektiriyorsa yasa ve düzenlemeler de ona göre gündeme uygulanmalı...
Mesela ; Yaşam güvencesi ,rehabilitasyon konusu, iş konusu, sağlık konusu ,ulaşım konusu, toplumda en güzel şekilde kabul görme, bireye sağlayacağı öz güven duygusu vb.
Gerçekten bir empati kurun !
Engellisiniz ve hayata küs değil de dört elle sarıldığınızı ...
Belki zor ama imtihan dünyasında değil miyiz her birimiz ? Her an başımıza ne gelineceğini kestiremiyoruz.  
Düşünün ;İnsanın sokakta ulaşacağı yere kolayca varması,sosyal pencereden gülümseyebilmek, yaşama karışarak başarıya koşmak, eş değer yaşamdan nasibini almak, iş imkânlarına göre bireyin kendi geçincesini sağlaması.. Aşkı,sevgiyi,sevdayı özgürce sınırsız bir biçimde yaşaması, aile kurması...Toplumda kabul görmesi..
Bunlar küçük istekler değil , Engelli vatandaşlarımızın
konumlarına göre ihtiyaç ve sorunların da farklı olacağını düşünerek çok yönlü çalışmalarla, dayanışmalarla çözüm aranmalı,  aramalıyız.
Evet,sorunların büyük bir kısmı elbette maddi yönüyle dikkat
çekmekte..Burada rolü olan  dernekler, kuruluşlar devletin koruyucu desteği önemli  ...
İkinci olarak da eğitimin ele alınması gerek tabi,  sağlıkla paralel olarak. Hem engelli ailelerin ve hem de toplumun eğitimi konusunda çok geride olmamız derin yara toplum adına...Acımak, durumundan
faydalanmak engelli bireyi susturmak, dört duvar arasında kalmasına göz yummak hem büyük kayıp hem de ayıp bizler için.
Aileleri, bu konuda eğitmek gerekiyor. Çevreyi de eğitmek gerekiyor .Bu konuda da basın ve televizyonuna çok iş düşüyor .Sürekli aydınlatıcı bilgilerle programlarla halkı bilinçlendirmesi  gerekmekte.Çünkü  sorunların üstesinden ancak böyle gelebiliriz, köprü kurarak onları başarıya teşvik ederek, destekleyerek kısacası..
Ve bunun gerekli olduğuna inanlardanım.Çok değil kısa bir vakitte ..Hemen hemen bende engelliler adına pek bir şey yapmıyordum.Sonra talihsiz bir kaza ile kardeşim ne yazık ki sağ gözünü kaybetti .Ve ailem tam anlamıyla bilinçsizdi.Yavaş yavaş engelliler hakkında ne yapılması gerektiğini öğrenmiş olsak ta çoğu zaman yetersiz kalıyorduk. Öğrenilecek ve yapılacak daha çok şey vardı.
Artık bilinçsiz bir birey değilim fakat bunun topluma da aşılanması gerek.Muhakkak hepimiz engelli vatandaşlara denk gelmişizdir. Onlara acımak yerine toplumda  , onlarla alâkalı olumlu şeyler yapmayı bir borç bilelim..
Hepimiz birer bir ebeveyn adayıyız.Sorunları çözerken, toplum kültürünü de
artırıp, Râbbin imtihanı bir yana  gelecek nesiller için çağımıza uygun verilerle bilinçlenerek akraba evliliklerine dikkat edelim. İrsi hastalıkların doğuracağı sorunları da bilerek kan tahlilleri yaptırarak evliliğe ya da çocuk yapmaya kararlarımızı ona göre alalım..Engelliliğin önlenmesi,bebeğin anne karnında iken  sağlık kontrollerinin yapılması. Bebek doğduktan sonra da sağlık kurumlarının desteğiyle tüm aşılarının eksiksiz yapılmasında titiz davranmamız gerekiyor.
Ve en önemlisi yaşama sağlıklı gelmişken bunun değerini bilerek hareket etmeliyiz..Her türlü olabilecek kaza ve hasarlara yol açacak davranışlardan kaçınmalıyız..
Bilinçlenerek önlemler alırsak yaşamda elbette birey olarak, toplum olarak daha mutlu olacağımız kesin...Bütün bunların yanında toplumda bir birey  olarak her zaman bilinçli bir şekilde kendimizi yetiştirmeliyiz.. 

Göknur ORAL

GKNR-ORAL