Bu Blogda Ara

22 Nisan 2017 Cumartesi

YAZAR VE YAZARLIK SÜRECİ

Hayatın yoğun temposundan ayırabildiğiniz o çok kıymetli vakitleri masa başında geçirmeye hazır olun !
Bazen sıkılacak,bazen hüzünlenecek,bazen mutluluğu yaşayıp sevince boğulacaksınız  ve bir yerde takılıp kalacağınız anınız olacak .çünkü yazmayı hızlandırmak hemen dosyanızı bitirmek isteyeceksiniz. Hiç kalkışmayın böyle bir şeye .Yazma tekniği her kalemdarın kendi sanatıdır.Ve elbet yazma süreci zorlu bir maraton,yorulacaksınız.Enerjiniz düşecek ,hatta çoğu zaman uykunuzdan fedakarlık edeceksiniz.Sanırım bu yüzden uykumun müsebbibi kahve, vazgeçilmezim.Belki sizlerde kahve üstüne kahve içecek saatlerce ilham gelmesini bekleyeceksiniz.ama emeğinizin karşılığında kendinize alkış tutacaksınız .Kim bilir belki bir çok kağıdı buruşturdunuz belki de word sayfasına yazdığınız bir çok yazıyı sildiniz fakat sonunda inançla ve azimle ilerlediğiniz bu yolda kendinizden emin eserinizi oluşturacak öykünüzün,şiirlerinizin yada romanınızın son haline gelerek dosyanızı tamamladınız.
İşte asıl süreç tamda bu nokta başlıyor.Sizi temsil edeceğine inandığınız bir yayınevi bulmak !. Yayıneviyle anlaşarak yazar ailesine fiilen katılmış oluyorsunuz.Ancak daha işimiz bitmiyor . Karşılıklı olarak hakları güvence altına  almak için düzenlenen bir sözleşme ile kitabınızın yayın hakkını bir nevi devretmiş oluyorsunuz yayın evinize. Burada çok ince detaylar var .Sözleşme protokolünü çok iyi okumanızı tavsiye ediyorum sonra ilerde hiç olmadık bir madde yüzünden canınız sıkılabilir.
 Ve sözleşme imzalandıktan sonra editör ve mizanpaj aşamasında olan eseriniz yeniden incelenip gerekli düzeltmelerden geçiyor.Editörlük çalışmaları ile kapak tasarımına ortak bir karar verilerek kitap kapağı istenilen şekilde tasarlanıyor.Bu gibi çalışmalarda bilginiz alınıyor merak etmeyin sürekli irtibat halinde oluyorsunuz.Zaten o süre zarfında yayın evide gerekli izin,bondrol ve tüm resmi işlemleri halledip bir yandan kitabınızı basıma hazırlıyor.Derken kitabınız matbaa sürecine çoktan girmiş oluyor .Basım istenilen adetlerde gerçekleştikten sonra matbaa tarafından gönderilen kitaplar dağıtım için yayınevinin deposuna aktarılıyor.Yayın evi burada çok önemli ! çünkü tanıtım,satış ve dağıtım onlar aracılığıyla doğru yapılırsa kitabınızı her yerde görmeniz kaçınılmaz.Kitabınızı piyasada duyurabilmek okuma kitlesini artırmak için kendi sitelerinde sürekli güncel yayın sağlayarak biz yazarlara yardımcı olmaktalar.Ancak yazar kişiliğimizden ötürü bizlerinde bu gibi faaliyetleri gerçekleştirip medyada fuar,röportj ,seminer vs. etkinliklerde boy göstermemiz gerek .

Merak konusu olan  diğer konumuz ise satış .
Evet ..Satış demişken; 
'' Yazar para kazanır mı yada kazanırsa ne kadar kazanır sorusuna ? 
Sözleşmede belirtilen telif hakkı dışında bir ücret almamız söz konusu bile değil.Tabi bu oran daha çok kitapların kaç adet satıldığıyla alakalı.Yalnız hiç bir yazarın hayalperestliğiyle , geçim kaynağıdır yazarlık denilemez.Okuyan kesimin çok az olduğu  ve globalleşen bu dünyada bazı yayınevlerinin para kazanma hırsı ile belli bir düzeyden geçmeyen çok fazla yazarların olması yazarlığı zorlaştırmış bulunmakta.Zaten yazarlıkla geçinebilen çok az yazarımız mevcut.Allah kalemlerine zeval vermesin.Ancak bana yazarlığı sorarsanız hiç tereddütsüz yazarlık benim yaşam tarzım ,belki de hayata tutunmamın müsebbibi.Yine de yazmayı kendine sanat eden ve yazma amacı herkeste farklı olan tüm yazar adaylara başarılar diliyorum .

Göknur ORAL 

17 Nisan 2017 Pazartesi

FAL BAKTIRMAK

Herkesin kul olduğu ama insan ayrımının nefslerle imtihan edildiği bu dünyada;
Kadınlar olarak şeytanın tuzaklarına maalesef daha kolay düşüyoruz. Yakın zamanda bir tanıdığımdan, meşhur bir fal sitesine üyelik için davet almıştım. Allah muhafaza etsin. 
İdrak edilemeyecek o kadar şey var ki , biz idrakımızı köreltecek şeylere durmadan yöneliyoruz. Şimdide falla ilgili pek çok uygulama çıkmış. Bazıları neredeyse milyonlarca kez indirilmiş. ve kadınlar içtikleri kahvenin fotoğrafını atıp fal baktırıyorlarmış. 
Subhanallah! 
Bizler bilmez miyiz ki ? Eğlence veya şaka niyetiyle olsa bile fal bakmak, baktırmak haramdır. 
Allah(r.asa.) , insanların etrafındaki çeşitli olay ve eşyaya uğursuzluk atfetmesini kınayarak,
 "Sizden biri hoşlanmadığı bir şeyi gördüğünde, `ALLAHım! İyilikleri yalnız sen verir, kötülükleri de yalnız sen defedersin, senden başka güç ve kuvvet sahibi yoktur' desin" (Ebû Dâvûd, "Tıb", 24) buyurmuştur. 

Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh) şöyle dedi: “Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): ‘Herkim bir kâhin ve falcıya gider ve onun söylediği şeyleri tasdik ederse, Muhammed’e indirileni inkâr etmiştir’ buyurdu.” Hafsa 
(Radiyallahu Anha) da şöyle dedi: “Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): ‘Herkim falcıya gider ve ona bir şey sorarsa o kimsenin kırk gün namazı kabul olmaz’ buyurdu.” Müslim 2230/125
Arkadaşlar arasında eğlence olsun, diye kahve falına bakan bazılarının söylediklerinden bir kaçı gerçekleşirse, o kişi "İyi fal bakan" olarak görülüyor. Daha sonraki zamanlarda da herkes ona fal baktırmak istiyor. 
Bu durumda çoğu kez farkında olmadan fal bakanı ve baktıranı şirk tehlikesine atıyor. 
Şeytan kötü işleri daima süslü göstererek insanları aldatıyor. 
Oysa Gaybın bilgisi tamamen Allah'a aittir. 
Tıpkı Rabbimizin kitabında buyurduğu gibi: “De ki: Allah’tan başka ne göklerde, ne de yerde hiç kimse gaybı bilemez.” (Neml, 27:65)

Gelecekle ilgili kesin olarak bildiğimiz tek şey, er yada geç ölecek olmamızdır. Bu yüzden Rabbimizi razı etmeye, Kur'an ve sünneti rehber edinmeye gayret edelim. Bâtıl işlerden, şeytanın tuzaklarından uzak duralım ki, ömrümüzün sonu pişmanlık ve acı olmasın. 

Göknur ORAL

4 Nisan 2017 Salı

İŞ SEKTÖRÜ VE İŞ ADAMI OLMANIN SIRRI

Nerede okuduğumu hatırlamıyorum ama ne okuduğumu çok iyi hatırlıyorum.
'' Başarılı bir iş adamı olmak için iyi bir eğitim ,hem şart hem şart değil. Ama 20-30 şirketten sorumlu iseniz iyi bir eğitim şart.'' deniliyordu.
Peki iyi bir eğitim , gerçekten iyi bir iş adamı olmanın ön  hazırlık süreci miydi ?
Düşünmek bir yana araştırılınca  herkesin aynı fikirde olduğunu söyleyebilirim. Çünkü her şeyi  yapamayız.İyi bir profesyonel yönetim için hesap verilebilirlik, raporlama sistemleri, yönetici alımı, eğitimi, kariyer planlaması gibi birçok kavramı uygulamak gerek. 
Bu da demek oluyor ki ,başarılı bir iş adamı olmak için günümüzde iyi bir eğitime ihtiyaç var. Zaten, içinde yaşadığımız dünya şartları da bunu gerektiriyor.Fakat istisnaları da gözden kaçırmamak gerek ! Eski kuşak, ülkenin o günkü koşulları nedeniyle fazla bir tahsil yapamadığını ve çoğu insanın o açığı, hayat üniversitesinde gidermiş olduğunu biliyoruz. 
O günden bugüne baktığımda ; Sadece tek bir bölgede değil, bir çok şehir ve yurt dışında işyerleri olan bir kaç lisanı mevcut ve  günümüz olanakları ile hayat üniversitesinden mezun olmuş bir iş adamının, kariyerini nasıl zirvede tuttuğunu ele alalım.

Memleketimin insanı;  İbrahim CEYLAN  ,
'' Bizim için eğitim ve öğrenmenin faydaları tartışılmaz. Temel bilgileri olan iş adamı işinde daha başarılı olabilir. Eğer gerekli yeteneği ve de şansı var ise... Bunun yanında insan tüm yayınları, gelişmeleri takip etmesi ,geride kalmaması için gerekli. Ben de ülkenin ve dünyanın güncel problemleri ve işimle ilgili yayınları devamlı olarak izlerim, ayrıca ilgili olduğum sanayi tesislerini gezerim.Bunun yanında  işçi sınıfı ayırt etmeksizin olabildiğince herkesle diyalog halinde olurum.
Örnek aldığım kişi yok. ama takdir ettiğim çok değerli dostlarım var. Onlarla sohbet etmek, ülke problemlerine farklı bakış açısından yaklaşarak , değerlendirmelerini öğrenmek ve fikir alış-verişinde bulunmak imkanı veriyor bana.
Bölgemde ne kadar söz ediliyorum ,bilmiyorum.Kendi çapımda işlerimle bir yerlere geldiğimi çoğu zaman birilerinin söylemleri ile fark ediyorum. Ve tabi ki bu söylemler  gururumu okşamıyor değil,çünkü işsiz bir çok insan mevcut. Bir çok aileyi de düşünürsek ,bölgenin insanlarına bir nebze yardımcı olduğumu düşünmek her insanı mutlu eder . İş yaşamında başarılı olma duygumdan güç aldım ve çok çalıştım .Yani ticarette işlerimi büyütürken bir tahsilin gerekli olduğunu düşünerek değil asıl amacıma yönelerek işimi önemsedim. Zaten bundan 40 sene öncesine gidildiğinde başarılı iş  adamı olmak için tahsilin önemi yoktu.Dediğim gibi  İş hayatında pişerek ve “öğrenmenin ağır faturalarını ödeyerek” bir yerlere geldim. Bizim dünyamız ve şartlarımız farklıydı. Şimdi ki 21. yüzyılda ise büyük iş adamı olmak için yüksek öğrenim görmek ve lisan bilmek şart oldu. Ben bu şartın ispatlılığını oğlum Rojhat CEYLAN' da ne gibi ilerlemeler kaydedeceğini merak ediyorum ve ona başarılar diliyorum  ''
dedi.
Ve son söz  Rojhat CEYLAN ' da ...
'' Eğitim, başarıya giden yolda olmazsa olmazlar içinde, ancak tek başına yeterli değil. Teorik bilgi, pratikle desteklendiğinde anlamlı oluyor ve kişiyi başarıya taşıyor. Aynen babamın ,söylemleri gibi “Ne yaparım da patron olurum?”dan önce; “Ne yaparım da işi öğrenirim?”, “Ne yaparım da öğrendiklerimi geliştiririm?” sorularını kendimce  yanıtlamaya çalışıyorum.  İş hayatına erken atıldım, dolayısıyla genç yaşta büyük mesafe aldım. Ve tabi ki babamı, model aldım. Ama daha öğrenecek çok şey  var.Bunlardan en önemlisi ;Hayatınızı akıllı bir şekilde planlamanız, evvela kendinizi iyi tanımakla başlar, insanın kendini tanıması, sanıldığından daha zordur, zira, yaşınız ne olursa olsun, şimdiden kalıplaşmış bazı ön yargılarınız vardır.ancak o ön yargıları kırabilmek önemli ! Çünkü bu olgu, benim için Rojhat CEYLAN modelini iş hayatına sunduğunun bir göstergesi gibi... Bunun yanında mutlaka bilgisine deneyimine inandığım, fikirlerine başvurduğum kişiler oluyor . Ama daha çok bana işi öğreten, yol gösteren her zaman müşteri oluyor. Müşteri patrondur ve öğretendir. Müşterini dinlediğinde ve anladığında büyük yol alıyorsun. Bu benim nacizane fikrim.
Mümkün mertebe de onlarla empati bir bağ kurup ve iş hayatında  strese girmeme gayreti içerisinde oluyorum. Bunun için de zamanı ve olayları iyi değerlendirdiğimi düşünüyorum.''




İbrahim CEYLAN Ve idolü Rojhat CEYLAN'ın Son sözleri ile bende şunu söyleyebilirim ki ;  Bugün dünya ile yarışıyor olmamız... Lisan bilmek, dünyada ve ülkemizde ne olup bittiğini yakından izlemek ve bu gelişmelerin sizin işinize muhtemel etkilerini yorumlayabilmek şart... Bunun için de “dünya klasında” bir eğitim çok önemli ve lüzumlu olduğu kanaatindeyim. İdeali de hem girişimcilik ruhunu hem de iyi eğitimi birleştirebilmek tabi ki... ve sözü daha fazla uzatmadan kendileriyle yapmış olduğum bu  röportajın ardından, bir kaç altın kuralı öğrenmekle beraber hayatlarında daimi başarılar diler ve bu keyifli sohbet için teşekkürlerimi sunarım kendilerine.

Göknur ORAL





Resim Keşfette !


Es Selamu aleyküm dostlar,arkadaşlar !..
Yazar kişiliğimden ötürü fotoğraflarımı sıklıkla paylaşmadığım konusunda sizden sürekli mesajlar alıyorum.Aslında amaç tanınmaktan ziyade yazdıklarımın sizlere ulaşması ve birbirimize bilgiler aktarıp bir şeyler öğrenmek.Aksi taktirde merakınızı dindirme iç güdüsüyle bir kaç resim paylaşmak manasız geliyor. Önemli olan neye,kime benzediğim değil.Kaldı ki bir kaç resim paylaşarak çizgimin dışına çıktığımda aşikar.Fakat sosyal sitelerde fotoğraf paylaşmamakta tesettüre dahildir.


Ve dün bir takipçim özelden bana yazıp, "Fotoğrafınızı internette paylaşmayın derken çok haklıymışsınız" demiş ve büyük bir sayfanın paylaşımına işaret etmiş. 
Bu yüzden sizlerden ricam aa dostlar  ''Bana neden resim atmıyorsunuz atınca da niye yüzünüzü net göremiyoruz '' diye yorumlarda bulunmayın !
Takipçisi yüksek bir başörtülü hanımın sayfasında paylaştığı fotolar, gayri ahlâki bir sayfada paylaşılmış. 
Altına bel altı iğrenç yorumlar yapılmış. 
O hanım ve ailesi ne kadar üzüldü.Kim bilir ki kendi fotolarının tümünü kaldırmıştır. Hal böyle olunca bende üzülmedim değil hatta akşamdan beri aklımdan çıkmıyor .
Masumane bir edada olsak ta sosyal medyada paylaşılan şahsi fotoğraflar, ahlaksız sayfalara malzeme oluyor. 
Yazar kişiliğimden ötürü mecburen atmış olduğum resimleri düşününce içim bir farklı cız etti .Açmış olduğum tüm platformlar sadece bilgi alışverişi .Ötesi bazı insanların algılarına ve  keşfette olmak ve bazı hanımların pervasız resimlerini  görünce içim acıyor inanın. 


İş o kadar ilerlemiş vaziyette ki ahlaksız sayfalar sadece sizin hesaplarınızdan almıyorlar fotoları. Farklı programlar ile her şekilde ellerinde oluyor.Avukat bir arkadaş vesilesiyle bir kaç kişinin savcılığa verdiği şikayet dilekçesini de okuma imkanım oldu. Mesela telefonunu kaybeden bir hanımın telindeki özel resimler alınıp kötüye kullanılmış. Telefonunda kendisi ve eşine ait gayri ahlâki foto bulunduran kişileri de bu vesileyle öğrenmiş oldum. Allah ıslah etsin... Bir ara kendi fotolarımı bile telefonumda bulundurduğumu düşününce artık iyi ki bulundurmuyorum diyorum. İnanın en doğrusu bu. Düğünlerde, arkadaş toplantılarında foto çektirmeyin.
Çocuklarınızın fotolarını paylaşmayın. 
Profilinize dahi resminizi koymayın. 
O fotolar kimlerin eline geçiyor bilemezsiniz.Size konuyu fazla abarttığım algısı gelebilir. Bu paranoya gibi gelebilir ama bazı kişiler öyle sapkınlaşmış ki, en küçük detayları bile düşünmek zorundayız. Mümin hassasiyetine sahip olmayı nasip eylesin. Rabbim cümlemize,kötülerin şerrinden emin eylesin.



Âmin 

Göknur ORAL 

1 Nisan 2017 Cumartesi

ÖLMEKLE BAŞLAR YAŞAM...



“İnsanlar unuturlar, önce ağlayıp sızlar .Acıyı hafifletmek için  üzerinde durmamaya başlar, sonra tamamen unuturlar.”
Aslında insanın en tuhaf yanlarından biri, unutarak yaşaması. Öleceğini düşünmeden yaşaması, yüzleşmekten kaçmak için unutması.
Yaşamı kolaylaştırmanın bir yoludur belki.
Lakin beyhude bir çabadır bu.
“Mazi daima mevcuttur”,
İnsanlar unutur ama insanlık unutmaz.
Bu bir paradokstur; Tarihtir, toplumsal bellektir.
Sadece var olan da değildir; Hatırlatandır da aynı zamanda.
Ne imparatorlar, şahlar, krallar,  geldi geçti bu dünyadan, çoğunun mezar taşı ve hatırlayanı bile yok…
Unutulmaya mahkumuz .Lâkin bizler ,ben olgusundan kurtulamadık ,kurtulamıyoruz.
Bir serzeniş geldi aklıma ;
"Gelir bir bir, gider bir bir, kalır bir bir.
Gelen gider, giden gelmez, bu bir sır." 
Bildik mi nedir bu sır ? diye ...
Ah fani ölümlüler ! Ensemizde her an soluyan ecelimize karşı hiç bir hazırlığımız yokken birde ölüme karşı meydan okuyoruz .
İnsanlar unutur ,insanlık unutulmaz  .
Hayat belki de bu gayeden ibaret .
Lâkin asıl yaratılış gayemizi unutmayalım.

Göknur ORAL